COVID-19 ve İş Hukuku Bakımından Yansımalarına İlişkin Durum Değerlendirmesi
COVID-19 salgınında iş sözleşmelerinin feshi
17 Nisan 2020 tarihli ve 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7244 sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“7244 sayılı Kanun”) ile istihdam hukuku mevzuatına dair önemli değişiklikler meydana geldi. 7244 sayılı Kanun ile 4857 sayılı İş Kanunu’na eklenen Geçici Madde 10 ile fesih uygulamalarına dair dikkate değer düzenlemeler eklenmiştir. İlgili madde uyarınca işverenler, çalışanlarının iş sözleşmesini İş Kanunu m.25/II ve diğer kanunlarda düzenlenmiş olan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller dışında feshedemeyecektir. Söz konusu fesih yasağı son olarak 3135 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile uzatılarak 31 Ocak 2021 tarihine dek devam etmektedir. Bu tarihe kadar ilgili hükümlere aykırı davranan işveren hakkında işten çıkardığı her çalışan için bir aylık brüt ücret tutarında idari para cezası uygulanacaktır. Böylece iş sözleşmelerinin sonlanması, işveren bakımından sadece kanunlarda öngörülen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan işçi davranışları haricinde gerçekleşecek iken çalışanlar bakımından ise çalışanın sözleşmesini feshetmesi veya görevlerinden istifa etmeleri durumunda gerçekleşecektir.
COVID-19 salgınında ücretsiz izin uygulaması
7244 sayılı Kanun, iş sözleşmelerinin feshinin yanı sıra ücretsiz izin uygulamalarına ilişkin de önemli yenilikleri beraberinde getirmiştir. İş Kanunu’na eklenen Geçici Madde 10 vasıtasıyla çalışanların üç ayı aşmamak üzere işveren tarafından ücretsiz izne çıkarılabilmesi öngörülmüşken söz konusu süre yine 3135 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile 17 Ocak 2021 tarihine dek uzatılmıştır. Böylece işveren tarafından çalışanlar kısmen veya tamamen ücretsiz izne çıkarılabilirler. Ücretsiz izne çıkarılan çalışanların ücretsiz izin uygulaması sebebiyle iş sözleşmesini haklı nedene dayanarak feshetmesi ise mümkün değildir.
COVID-19 salgınında kısa çalışma ödeneği
Kısa çalışma uygulaması, genel ekonomik, sektör odaklı, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlayan bir uygulamadır. Söz konusu uygulama 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun Ek Madde 2 hükmünde öngörülmüştür. Kısa çalışma uygulamasının üç ayı geçemeyeceği öngörülmüş olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla uzatılabilmesi mümkündür. İşveren, kısa çalışma uygulaması başlatmaya karar verdiği takdirde buna ilişkin işçinin onayını almak zorunda değildir.
COVID-19 salgınında çalışanların virüse yakalanması
İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatı ve Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca işverenler, çalışanları için gerekli tüm tedbirleri almakla yükümlüdür. Ancak işverence birçok önlem alınmasına rağmen iş hayatında istenmeyen kazaların meydana gelmeye devam ettiği bilinen bir gerçektir. Çalışanların Covid-19 geçirmeleri durumunda bunun bir iş kazası olup olmayacağı hususu da tartışmalıdır. Covid-19 geçiren bir çalışanın işverenin sorumluluğuna gidebilmesi için virüsün işin yerine getirilmesi sırasında bulaşmış olması ve işverenin gerekli tüm önlemleri alma konusunda yetersiz kalmış olması gerekmektedir. Ancak Covid-19’un kuluçka süresi ve virüsü geçiren kimselerin herhangi bir semptom göstermeksizin virüsü sadece taşıyor olma ihtimalleri de buradaki sorumluluğun tespiti için zorlaştırıcı bir unsur olarak dikkati çekmektedir.
COVID-19 salgınında uzaktan çalışma halinde çalışanların cihazlarının izlenmesi
Covid-19 sebebiyle birçok işverenin çalışanlarını tamamen veya kısmen uzaktan çalışma uygulamasına geçirmesi söz konusu olmaktadır. Bu uygulama sonucunda işverenlerin çalışanların performansını denetleme eğilimi de artış göstermiştir. Çalışanları denetlemenin yolu ise kendilerine tahsis edilmiş olan elektronik cihazlar ve şirket araçlarıdır. İşverenler bu cihazlar sayesinde çalışanların konum verilerini ve çevrimiçi hareketlerini çeşitli yazılımlar vasıtasıyla takip etmektedirler. Söz konusu denetlemeler ise özellikle kişisel verilerin korunması ve özel hayatın gizliliği hususlarında bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. İşverenler, çalışanlarını denetledikleri takdirde buna ilişkin olarak çalışanlarına yönelik aydınlatma yükümlülüklerini yerine getirmelidirler. Ayrıca ilgili aydınlatmalar usulüne uygun şekilde yapıldığı zaman bile işveren, çalışan kişisel verilerini ölçülü şekilde toplamaya özen göstermelidir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu m. 4’te veri işlemeye yönelik bazı ilkeler belirlenmiştir ve buna göre aydınlatma ve açık rıza süreçleri doğru şekilde organize edilse bile kişisel veri işleme m. 4’te yer alan genel ilkelere aykırı olmamalıdır. Söz konusu genel ilkelerden ölçülülük prensibi de işverenlerin çalışanlarını uzaktan denetlerken dikkate almaları gereken hususların başındadır.
COVID-19 yol ve yemek ücretlerinin durumu
İşçi ve işverenler arasında yapılan iş sözleşmelerinde ücretin yanı sıra yemek ve yol ücretlerinin de açıkça belirlendiği çokça görülmektedir. Ancak Covid-19 sebebiyle uzaktan çalışma modeline geçen birçok işveren çalışanlarının yemek ve yol masrafından tasarruf edebilmeyi ummaktadır. Bu bağlamda işverenin çalışanın lehine iş sözleşmesinde açıkça öngörülmüş bir hakkı çalışanın onayı olmaksızın bertaraf edip edemeyeceği kritik bir sorudur. Çalışanların ücretsiz izne veya kısmi çalışma uygulamalarına çıkarılmadığı durumlarda yani mesailerine olduğu gibi devam ettikleri halde söz konusu ödemelerde işveren tarafından kesintiye gidilmesi mümkün değildir. Nitekim çalışma olduğu gibi devam etmektedir ve tek fark işin yürütüldüğü konum itibariyle uzaktan yürütülmesidir. Ancak kısmi çalışma veya ücretsiz izin gibi hallerde yemek ve yol ücretlerinin kısılması veya kaldırılması işverenin inisiyatifine kalabilmektedir.